Girişimlerde Ortaklık Nasıl Olmalıdır?
- 15 Eylül 2020
Ortaklık artı ve eksi yönleriyle üzerinde detaylı düşünülmesi gereken bir konudur. Bir Afrika atasözü der ki “Hızlı gitmek istiyorsan yalnız git, uzağa gitmek istiyorsan birlikte”
Dolayısıyla ortaklık konusu biraz da iş yapış şekliniz, karakteriniz, strateji ve hedeflerinizle de doğru orantılı olmalı. Bu sebeple ortaklık olsun veya olmasın gibi kesin bir yönlendirmede bulunulamaz
Ancak kendimden bazı örnekleri verecek olursam, hızlı olmayı ve özgür olmayı sevdiğim için ortaksız ilerlemeyi tercih ediyorum. Aynı zamanda kendimi aşırı yenilikçi, risk alan, hızlı deneyen, başarıdan çok gittiği yoldan ve yaptığı hataların kazandırdığı deneyimlerden ders çıkaran birisi olarak da ortaklığı bir yük olarak görürüm çoğu zaman. Tabi ki ortak olmadığım için artılarını da hesaba katmadan :)
Ancak bir ekiple çalışıyorsanız, bir müşteri ilişkisi yürütüyorsanız yani bir yazılım, eğitim seti gibi doğrudan iletişim gerektirmeyen bir iş modeli içerisinde değilseniz zaten ortaklı bir yapının gerekliliklerine ayak uyduruyorsunuz demektir. Çünkü aynı ortaklıkta olduğu gibi karşılıklı kazanımlar için karşılıklı fedakarlıklar içerisinde olmanız gerekmektedir.
Dolayısıyla ortaklıklar da birbirlerine maksimum fedakarlığı verebilecek karakterde ve düşüncede olmalıdır. Parayı başarının önüne koyan her ortaklık çatlak verir ve su almaya başlar. Bunun için verilen emek doğrultusunda bir maaş belirlenerek kazancın maksimize edilmeye çalışılması, elde edilecek kazancın şahsi refahı arttırmaktan önce şirketin gücünü, marka değerini, ekibini, yatırımlarını arttıracak şekilde önceliklendirilerek kullanılması çok daha önemli olmaktadır.
Ortaklık oranı sermayeye göre değerlendirilmelidir, ancak sermaye sadece para değildir. Bilgidir, networktür, iş gücüdür, fikirdir ve paradır. Dolayısıyla ortaklığa kimin ne ile katkı sağladığını analiz etmek gerekir ve o sağlanan katkının maddi karşılığı ölçütünde bir ortaklık oranı belirlenebilir. Bazen ünlü bir kadının hiçbir ücret dahi vermeden kadınlarla ilgili bir mobil uygulamaya ortak olması veya yatırımcı olarak konumlandırılması o ünlünün çevresini, ismini, medya gücünü kullanarak bile parayla satın alınamayacak bir büyüme sağlayabilecektir.
Dolayısıyla yatırımcı ortağın da sizin tek başınıza 3 yılda edeceğiniz bir büyümeyi 4 – 5 ayda maddi sermayesi, networkü, bilgisi ile sağlayabilecek olması yatırım almayı gerekli kılacaktır. Ancak hiçbir yatırım büyüme hızına katkı sağlamayacaksa ve ilerlemek için zorunlu bir finans desteği yoksa yatırım olmadan büyümeye, kar elde ettikçe şirkete yatırarak büyütmeye devam edilmesi daha doğru strateji olacaktır. Bu şekilde bir büyüme, ilerleyen zamanlarda aynı orandaki hisse için daha fazla yatırım alabilmenizi sağlar.
Ortaklıkta en çok iş geliştirme ve pazarlamaya odaklanılmalıdır. Çünkü iş geliştirme ve ar-ge ile sürekli ürün veya hizmetin kalitesini arttırırsınız, pazarlama ile de ürünün bilinirliğini, marka değerini arttırarak satış kabiliyeti elde edersiniz. Bu sebeple ortakların bu 2 alana ya kendileri ya da oluşturacakları ekip ile eğilmeleri en hızlı çıktıyı verecektir.
Birinin başka birinden önceliği olan durumlarda bunu resmileştirmek adına %51 e %49 gibi ortaklıkları çok büyük sermayelere sahip şirketler, holdingler global satın almalar olmadığı sürece tavsiye etmiyorum. Çünkü girişimcilikte işin sahiplenilmesi, aidiyet hissi özveri için vazgeçilmezdir. %1’lik fark diğer ortağın kendini şirketin sahibi olma hissiyatını öldürebilir. ortaklıktaki en büyük risk bencilliktir. %1 için o hissiyatı oluşturmayın.
Aile ve yakın arkadaşlar ile ortaklık son derece hassas bir konudur. Bu sebeple bence yakın çevreyi profesyonel iş yaşantısından soyutlamak aradaki saygı ve sevginin zedelenmesini önlemek açısından önemlidir. Aksi takdirde böylesi bir ortaklık ile duygusal faktörlerin ön plana çıktığı her karar sizi başarısızlığa bir adım yaklaştıracaktır.
Elbetteki ortaklıka anlaşmazlıklar, çıkmazlar her zaman olacaktır. Her ikili ilişkide olduğu gibi. Ancak bunun sıklığı ve şiddeti önemlidir. Artık gündelik yaşamınızın genelini etkileyen bir hal aldıysa, işe gitme hevesiniz bittiyse, kendi işinizde değil de kötü bir yönetici altında bir çalışan gibi hissediyorsanız burada tekrar ele almanız gereken bir ortaklık olduğunu söyleyebilirim.
Ancak bu gibi durumların oluşmaması için genel çözüm. Ortakların aynı konularda ve işlerde kafa yormaması, vakit harcamaması ve sürekli tartışmamasıdır. Çünkü bu olabilecek en büyük zaman kaybı dolaylı olarak da farkedilemeyen para kaybıdır. Çünkü kaybettiğiniz her dakika, saat, gün büyüyemiyorsunuz demektir. Arabayı ortak almış olabilirsiniz ancak bir kişi pilot bir kişi kopilot olur ve ikisinin görev tanımı farklıdır. Dolayısıyla kendi aranızda bir yönetici seçip kararları onun almasını sağlamak ve diğer ortağın karışmaması dönemlik olarak yeni yönetici seçimlerinde görev değişimi ile ilerleme en mantıklı yoldur.
Şirketin kuruluşunda olası her durumu yazılı olarak neticelendirmek ve o durumla karşılaşıldığında şirket kanunu olarak ele alınabilecek bu kaynaktaki karara göre hareket etmek ortaklığın doğasında olan yavaşlamanın önüne geçecektir. Her yeni anlaşmalık neticeye varılıp bu dökümana dahil edilmelidir. Kar dağıtımı, iş bölümü, personel alma veya işten çıkarma durumları, yatırım kararları ve hatta olası hangi durumlarda ortaklığın sonlandırılabileceği bile önceden belirlenirse en uzun vadeli ortaklık ilişkisinin temeli atılır.
Bu yazıyı yine o sevdiğim atasözü ile bitirmek istiyorum.
Hızlı gitmek istiyorsan yalnız git, uzağa gitmek istiyorsan birlikte
eğer iş modeliniz, şartları oldukça değişkense, dinamikse ve tek başınıza yetebiliyorsanız tek, işinizin sonuçlarını orta veya uzun vadede alabilecek ve ortaklık bu yolu daha kolay ve sağlam bir şekilde gitmenizi sağlayacaksa ortaklıkla ilerlemenizi tavsiye ederim. Ancak şunu da unutmayın ki her iki durumda da yine ortaklarınız olacaksa, yatırımcılar, çalışanlar ve müşteriler.
Güzel paylaşım teşekkürler okuyanlar için yararlı olucaktır